Kahve ve Köleliğin İç İçe Geçmiş Tarihi: Brezilya Örneği ve Jean-Baptiste Debret’in Resimleri
Jean-Baptiste Debret’e ait AConvoi de café s'acheminant vers la ville [Kahve Konvoyu Şehre Gidiyor] başlıklı tablo, çuvallar içinde kahve taşıyarak şehre doğru giden bir köle topluluğunu göstermektedir. En önde yürüyen adamın elinde bulunan ve başparmak piyanosunu andıran müzik aleti kölelerin çalışırken söyledikleri ezgilere bir gönderme olabilir. 1
1816 ve 1831 yılları arasında, Fransız Sanatsal Misyonu programı dahilinde, Brezilya’da kalan Jean-Baptiste Debret, Brezilya halkının yaşamına dair gözlemlerini resmeder. Hem kırsal hem kentsel yaşam Debret’in ilgi alanına girdiği gibi, sanatçı Brezilya’nın üst sınıflarını, alt sınıflarını ve yerli halklarını da resimlerinde tasvir eder. 2
Kahve, Şeker ve Kölelik
Kahve ve şeker gibi iki popüler gıdanın tarihi kölelik tarihi ile iç içe geçmiştir. Şeker de kahve gibi Arap yarımadasında keşfedilip tüketilmeye başlanmış, daha sonra dünyanın diğer bölgelerine yayılmıştır. Hem kahve hem şeker tarımının arkasında, Avrupalı sömürgeci ülkeler tarafından insanlık dışı koşullarda çalıştırılan kölelerin emeği yatmaktadır. XVI. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar, 10 milyondan fazla Afrikalı, Batı Avrupalıların giderek daha fazla ihtiyaç olarak görmeye başladığı şeker, tütün, kahve ve pamuk gibi lüks ürünleri yetiştirmek için sömürge ülkelere taşınmıştır. 3
Örneğin, Fransız sömürgeciler 1734’te San Domingo’da (bugünkü Haiti) kahve yetiştirmeye başladıklarında, tarlalarda çalışması için Afrika’dan köleler getirtmişlerdir. XVIII. yüzyıl sonlarında yaşayan bir Fransız gezgin, kahve ve şekerin Avrupa’nın mutluluğunu sağlamak için gerçekten de gerekli olup olmadığından emin olmadığını, ancak bu iki ürünün dünyanın iki bölgesine derin bir mutsuzluğunu getirdiğini yazmıştır. Bahsi geçen iki bölge Karayipler ve Afrika’dır. Karayipler bu iki ürünün yetiştirileceği tarım alanları açmak için boşaltılmıştır. Afrika ise, bu tarım alanlarında çalışacak iş gücü sağlayacakları için boşaltılmıştır. 4
Kahvenin Brezilya’ya Gelişi
Karl Marx, 1848 tarihli On Free Trade [Serbest Ticaret Üzerine] başlıklı konuşmasında Batı Hint Adaları’nın doğasında iki asır öncesine kadar ne kahve ağacı ne de şeker kamışları bulunduğunu söyler. 5 Batı Hint Adalarında kahve tarımına rağbet azalırken, Marx’ın bu konuşmayı yaptığı tarihten elli yıl kadar sonra Brezilya, Venezuela ve Orta Amerika’nın yerli ürünlerinden olmayan kahve, bu topraklara yayılacaktır. Bu ülkelere getirilen kölelerin emekleri sayesinde yerlileşen kahve, Brezilya’daki yaygınlığını Avrupalı göçmenlerin çalıştırıldığı bir çeşit "borç köleliği”ne borçludur. 6
The Global Coffee Economy in Africa, Asia and Latin America 1500-1989 [Afrika, Asya ve Latin Amerika'da Küresel Kahve Ekonomisi 1500-1989] kitabının yazarı Steven Topik, Brezilya’nın kahve üretimi sahasına girişini bir çeşit demokratikleşme sağladığını söyler. Brezilya’nın sağladığı kahve üretimi Kuzey Amerika ve Avrupa işçi sınıfı için kahveyi erişilebilir kılmıştır. 7 Kahve modern Brezilya’nın yapıtaşlarından olduğu gibi, Brezilya’nın "yeryüzünde cennet” olarak anılmasını sağlayan doğasının, yağmur ormanlarının ve birçok canlının yaşam habitatının bozulmasının da sebebidir. Ayrıca kahve çekirdekleri doğrudan ya da dolaylı olarak yasaları ve hükümetleri etkilemiş, köleliğin kaldırılmasını geciktirmiş, sosyal sınıflar arasındaki uçurumu keskinleştirmiş, ancak ülkenin kalkınmasını ateşleyen şey olmuştur. 8
Brezilya’ya kahvenin ilk gelişi XVIII. yüzyıla rastlar. O dönemde şeker kamışı tarımı Brezilya ekonomisini ayakta tutan zirai ürünlerden biridir, fakat Karayipler’de şeker kamışı tarımının dramatik bir şekilde artmasıyla Brezilya bu pazardan çekilmiştir. Fransız yerleşimciler, Etiyopya’dan getirdikleri bitkileri Pará eyaletine getirerek işlemiş, sonrasında kahve yetiştiriciliği kıyı bölgelere de yayılmıştır. Gene de 1820li yıllara kadar kahve Brezilya’da kayda değer bir etki yaratmamıştır. Brezilya bir krallık olduğunu ilan ettikten sonra, Kral VI. John’un teşvikiyle kahve tarımı arttırılmak istenmiştir. Brezilya’nın değerli madenlerinin tükenmeye başlaması sebebiyle, kahve tarımı ileride daha da cazipleşecektir. Altın ve elmas madenciliği sürdürülemez hale geldiği için, hayatta kalan maden köleleri de kahve tarımına aktarılır. Kahve ekimi büyüdükçe, köle ithalatı da 1825 yılında 26.254'te, 1828 yılında ise 43.555'e yükselir. 9
1831 yılında ise köle ticaretini yasaklamış olan İngiltere’nin tepkisini çekmemek için Brezilyalılar da köle ithalatını yasadışı hale getirirler, ancak yasayı uygulamazlar. Bununla birlikte, köleliğin günlerinin sayılı olduğunun farkında olan kahve yetiştiricileri ve köle tacirleri, 1848 yılına kadar bir yıl içerisinde ithal edilen köle sayısını 60.000'e çıkarır. İngiliz savaş gemilerinin, köle gemilerine müdahale etmeye başlamasıyla, Brezilya yasama organı 1850 yılında köle ithalatının önüne gerçekten de geçecek birtakım yasal düzenlemeler yapar. 10 Bu düzenlemeler, ülkede halihazırda bulunan iki milyon kadar kölenin hürriyetine kavuşmasına yol açmaz. Kahve yetiştiricileri Brezilya’nın en zengin insanları olarak, köle emeğinden elde ettikleri gelirden kolayca vazgeçmezler. Günde 17 saat çalıştırılan kölelerin fiziksel ya da cinsel istismarı kamu denetimine tabii değildir, hatta köleler "insan altı bir tür” olarak kabul edilir. 11
Brezilya, Batı Yarımküre'deki diğer tüm ülkelerden daha uzun süre köleliği sürdürür. 1871 yılında otuz yıldan fazla bir süre önce kendi kölelerini azat etmiş olan II. Pedro, "Özgür Rahim Yasası" başlıklı bir kanuni düzenlemeyle tüm yeni doğan köle yavrularının hür olacağını belirtir. Buna rağmen, kahve yetiştiricileri ve politikacılar köleliğin kaldırılmasına şiddetle muhalefet ederler. II. Pedro yurtdışındayken, naibi olarak görev yapan Prenses Isabel, 28 Eylül 1871’de yasayı imzalar. Fakat, gene de, amaçlanan köleliğin aşamalı olarak sona erdirilmesidir. 12
1850lerden sonra yayılmaya başlanan köle yasakları, birtakım kahve yetiştiricilerinin alternatif çalışma planları tasarlamasına yol açar. Bu kahve yetiştiricileri, çözümü Avrupa’dan işçi getirtmekte bulur. Avrupalı göçmenlerin nakliyesi için para ödeyen yetiştiriciler, işçilere barınmaları için ev, kendi yiyeceklerini yetiştirebilmeleri için toprak parçası verirler. Bunlara ek olarak yetiştirmeleri, hasat etmeleri ve işlemeleri için belirli sayıda kahve ağacı da atarlar. Fakat bir çeşit "borç köleliği” olarak nitelendirilecek bu sistemde işçiler, yetiştirdikleri ürünlerden elde edilen kazancın küçük bir kısmına ortak oldukları gibi kendi masraflarını da karşılamak zorundadırlar. Bu yüzden aslında Brezilya’ya adım attıkları an borçludurlar. Bu borç kaldıkları ev ve işledikleri toprağın kiraları ile birlikte katlanır. Borçlarını ödemek için yıllar boyunca çalışmak zorunda kalan işçiler bu süreç boyunca plantasyondan ayrılamazlar. Bu sebeple "borç köleliği” olarak adlandırılan bu sistem, Brezilya hükümetinin işçilerin ulaşım masraflarını ödemesi konusunda ikna edildiği döneme kadar işler. Bu süreçte, şaşılmayacak bir şekilde işçi isyanlarına rastlanır. 1884 tarihinde hükümet, işçilerin Brezilya’ya getirilme masraflarını karşıladıktan sonra, çoğu işçi ancak kendi ülkelerine dönecek kadar finansa sahip olabilir. Çok küçük bir kısmı ise kendi tarım arazisine elde edebilecek maddi güce ulaşır. 13
Brezilya’da kahve üretimi ve kölelik ile ilgili bu tarihsel bilgiler, Debret’in tablosunu daha da anlaşılır kılar. Debret, Brezilya kölelik tarihinin tamamına ve belki en zalim detaylarına şahit olmamış da olsa, ellerinde bir müzik aletiyle, yüzlerindeki mutsuzluk, ellerinde ağır çuvallarla resmettiği kölelerin gerçekliğini seyirciye aktarır.
1- "Convoi de café s'acheminant vers la ville”,Slavery Images: A Visual Record of the African Slave Trade and Slave Life in the Early African Diaspora, Erişim Tarihi: Nisan 4, 2022.
2- Jean-Baptiste Debret, Brittanica. https://www.britannica.com/biography/Jean-Baptiste-Debret#ref1039727
3- Blackburn, Robin. 1997.The Making of New World Slavery: From the Baroque to the Modern, 1492-1800. London: Verso.
4- Pendergrast, Mark.1999/2010. Uncommon Grounds: The History of Coffee and How It Transformed Our World.Newyork, NY: Basic Books, s. 50-54.
5- Marx, Karl ve Friedrich Engels. 1848. "On the Question of Free Trade”, Panarchy, https://www.panarchy.org/engels/freetrade.html. Erişim tarihi: Nisan 4, 2022.
6- Pendergrast, s. 56 ve s.64.
7- Topik, Steven. 2003. "The Integration of the World Coffee Market”, The Global Coffee Economy in Africa, Asia, and Latin America, 1500–1989, der., William Clarence-Smith ve Steven Topik, 21-50. Cambridge: Cambridge University Press.
8- Pendergrast, 57.
9- Pendergrast, 56.
10- Pendergrast, 58.
11- Pendergrast, 59.
12- Maria da Silva Paranhos, José. 2018. "Law of the Free Womb", The Brazil Reader: History, Culture, Politics, der., James N. Green, Victoria Langland ve Lilia Moritz Schwarcz, 236-239. New York, USA: Duke University Press.
13- Roseberry, William, Lowell Gudmundson ve Mario Samper K. 1995. Coffee, Society, and Power in Latin America. Baltimore: Johns Hopkins University Press, s.183.
Yazar: Büşra Eser
Kadir Has Üniversitesi İletişim Bilimleri Doktora Programı'nda öğrenci olan Büşra Eser, İstanbul Şehir Üniversitesi sosyoloji yüksek lisans programından ve İstanbul Üniversitesi psikoloji lisans programından mezun. Yemek sosyolojisi, kahve beğenisi, medya ve yemek kitaplarıyla ilgileniyor. Akademik dergilerde ve popüler yayınlarda yazdığı yazıları mevcut.